Cengizhan Aktan yazdı

Piyanist Can Çakmur’a, “Yapay zekâ klasik müziği nasıl etkiler?” denince, “Konserlerin yerini mümkün değil alamaz” diye cevap veriyor, “Çünkü konserin bütün güzelliği, bir insan evladının çıkıp fevkalade zor bir şeyle boğuşmasını izlemektir.”

Bir süredir yazmak istediğim ama hep ertelediğim bir konuyu; NOW Haber Sunucusu Selçuk Tepeli’nin, besteci trompetçi İbrahim Maalouf üzerine yazdığı o çok “lezzetli” paylaşımından aldığım ilhamla yazmak istedim.

Girişteki anekdot Tepeli’den. Bununla da kalmıyor Selçuk Tepeli, “Zor iş zor, çok zor… Ama müzik sihirli bir şeydir de, insan kolayca haddini aşabilir. Hak edilmiş küstahlığın şövalyesi Oscar Wilde bile, ‘Biçim açısından tüm sanatların en üstün örneği, müzisyenlerin sanatıdır.’ der, susar.” diyor ve bana göre asıl vurucu tespiti de ekliyor: “Azılı huysuz, ünlü yazar ve eleştirmen Fran Lebowitz’e göre bunun sebebi, ‘müziğin, zarar vermeyen tek keyif verici’ olmasıdır!”

Zarar vermeyen tek keyif verici.” Muhteşem!

* * *

Evet, müzik, hem fevkalade zor, hem sanatın üstün bir örneği, hem zarar vermeyen tek keyif verici olarak; türüne bakılmaksızın bazen insanı bir anda içine çeken, belki bazen içini dışına çıkaran, bazen duygularınızı ifade eden bazen de ifade edemediğiniz duyguları yaşatan ama hep emek isteyen sihirli bir sanat. Müzik hem bir dil, hem bir matematik. Onlarca harfle ve bunlarla oluşturduğunuz binlerce kelimeyle ifade edemediğinizi, temelde 8 nota ve bunların kombinasyonlarıyla ifade edebildiğiniz, çıplak elle herhangi bir yere vurmakla çıkacak basit bir ritimden, en karmaşık enstrümanlarla çalınacak dahiyane eserlere kadar, sonsuz bir okyanus…

Bir de bunun üzerine, Türk Halk Müziği’nde olduğu gibi; halk kültürünün her ögesinin ifade edildiği, doğumdan ölüme, ayrılıktan kavuşmaya, düğünden cenazeye, ağıttan eğlenceye, velhasıl insan evladının her türlü ruh halini ve gözlemini dile getirerek “yaktığı” türkülerin sözleri eklenince.. o sonsuz okyanus, bir o kadar daha büyük bir kainata dönüşüyor.

* * *

Şimdi, makalemin girişindeki Piyanist Can Çakmur’un, aslında gülümseyerek okuduğum ve katıldığım tespitine dönersek; ben de 12 Nisan 2025 akşamı, “Bir takım insan evlatlarının, fevkalade zor bir şeyle boğuşmasını izlemek” için Keşan Belediyesi Selim Sesler Tiyatro ve Konferans Salonu’ndaydım.

Salonda, Keşan Türkü Dostları Derneği’nin, Keşan Belediyesi adına hazırladığı harika bir Türk Halk Müziği Konseri vardı.

Can Çakmur’un ifadesine kesinlikle katılmamın en önemli sebebi; Keşan Türkü Dostları Derneği’nin kurucusu ve başkanı, aynı zamanda oluşturduğu koronun şefi Soner Velioğlu ve bağlamalarıyla Derya İnce Özhan ile Mehmet Bayram’ın, 7-8 ay hemen hemen her gün; solo ve koroda yer alan diğer arkadaşların da her hafta, “Fevkalade zor bir şeyle boğuşmalarına” tanık oluşumdur. Tabii buna; sahnede her şeyin mükemmel olması için gösterdikleri titizlik, çaba, kendilerine, sanata ve izleyiciye gösterdikleri saygı ve özen de eklenince, o “boğuşma”dan harika bir konser çıkması kaçınılmazdı.

Ellerine, seslerine, emeklerine sağlık! Saygıyla selamlıyorum.

(Tabii ki emek verenler bu kadar değil. Korodaki herkesin adına yer veremesek de, en azından enstrümanlar ve solistlerle ilgili ayrıntılı bilgiyi, konuya ilişkin haberimizin linkinde bulabilirsiniz:https://ondergazetesi.com.tr/haber/kesan-belediyesi-nin-thm-konserine-buyuk-ilgi-887.html )

Ve kesinlikle beklediğim gibi, türkü dostu dinleyiciler salonu hınca hınç doldurup, yer bulamayanlar da ayakta izleyerek, bu emeğin karşılığını, manevi olarak verdiler. Onları da, verilen emeğe tanık olmuş biri olarak, saygıyla selamlıyorum.

* * *

Müzik Öğretmeni Soner Velioğlu önderliğindeki Keşan Türkü Dostları Derneği’nin çekirdek ekibi, başlangıçta ADD’de, 2010 yılından bu yana da dernek olarak, kah kendi başlarına, kah Keşan Belediyesi adına, neredeyse 28 yıldır her yıl bu emeği veriyor. Ve ne yazık ki bütün bir yıla yayılan bu emek, yılda sadece tek konserle sonlanıyor.

Keşke, belediye ve diğer kurumlar destek vererek, bütün bir yıl emek harcanarak ortaya konmuş bir repertuvarın, çevre il ve ilçelerde de sahnelenmesine olanak sağlasalar…

* * *

Sevgili Soner Velioğlu da dahil olmak üzere, emek verenlerin hepsi gönüllü. Hiçbir maddi çıkarları olmadığı gibi, pek çok harcamayı da kendi imkanlarıyla yapıyorlar. Bütün bir yılın emeğini, dernek adına bir konserle de, belediye adına bir konserle de ortaya koysalar, bu böyle... İşin içinde belediyenin olması, ne yazık ki bu durumu değiştirmedi bugüne kadar. Hatta tam tersine, maddi manevi zarar gördükleri bile oldu, kimseye sezdirmeseler de!

Bekledikleri tek şey ise, kendilerinin şahsında, Türk Halk Müziği’ne, öz müzik kültürümüze sahip çıkılması. Bu konuda aslında pek çok kurumun yapabileceği şey var ama bence temel olarak görev, Keşan Belediyesi’ne düşüyor.

Konu, sadece bir konser meselesi değil. On yıllarca bu emeği karşılıksız olarak veren bu değerli insanlar, aynı zamanda müzikal açıdan her türlü eğitimi verebilecek, Keşan’da belediye adına çocuk, gençlik, kadın, engelli vb. koroları oluşturabilecek, pek çok etkinliği gerçekleştirebilecek eğitim, yetenek, bilgi ve birikime sahip kişiler.

Keşan Belediyesi’nin, aranıp bulunamayacak böyle bir fırsatı değerlendirmesi ve Belediye Sanat Merkezi’ni daha geniş kitlelere açarak, halkın kültürel ihtiyaçlarını daha yaygın, daha sık konserler, eğitimler ve etkinliklerle karşılamasını umuyorum.

* * *

Yolu, kaldırımı, kanalizasyonu herkes bir şekilde yapar. Biz, yöneticilerden; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” sözünü içselleştirmelerini, yaşam biçimi haline getirmelerini bekliyoruz. Çünkü Atatürk’ün bu şiarı; sadece sanatın bir ulus için çok önemli olduğu anlamına gelmiyor, aynı zamanda sanatın rolünü de ulusun kimliğini ve geleceğini şekillendirmek olarak tanımlıyor.

Gelecek kuşaklara bırakacağımız ülkenin nasıl bir ülke olacağı, bu sözün gereğini yerine getirip getirmememize bağlı olacak!