Milyar dolarları evlerinde toplayanların salıverildiği günün sabaha karşı vakitlerinde, Keşan’da orta yaşlarda bir adam, “aç” olduğu için Kipa’ya girdi..
O saatte kapalı olduğundan alarm çalmaya başlayınca, “ekspres” AVM’de en yakınında gördüğü bir-iki şeyi alıp ekspres hızıyla kaçtı.
Polis, 3 dakika sonra oradaydı… Gecenin ıssızlığında caddede yürürken yakalandı.
Üstünden çikolatayla domates çıktı.
Alışveriş merkezinin girişindeki çikolata reyonuyla manav reyonu aynı yerdeydi çünkü. Daha ileri gidememişti.
O çikolatayla domatesi yiyemedi bile…
***
Evindeki ayakkabı kutularından 4,5 milyon dolar çıkan banka genel müdürü tahliye edildi. Mahkeme, Tutuklu kalmalarının mağduriyetlerine sebebiyet vermemeleri bakımından tahliyelerine…” dedi.
4.5 milyon dolar, banka müdürüne iade edildi.
***
Gazeteci Tuncay Özkan 6 yıldır tutuklu…
Ayakkabı kutularından bir şey çıkmamıştı. Neden tutuklu olduğunu kendisi bile hâlâ bilmiyor.
Tutuklandığında, kızı Nazlıcan 15 yaşındaydı. Şimdi 21 yaşında. Ama bu süreç O’nu, hem babaya hasret, hem 41 yaşın olgunluğunda yaşamak zorunda bıraktı… Tuncay Özkan hâlâ tutuklu.
Mağduriyet yok elhamdülillah!
***
Milyar dolarları evlerden boşaltmak için yapılan “selamünaleyküm”lü konuşmaların ses kayıtları ortalığa döküldü…
“Ses benim değil”, “Ben böyle bir konuşma yapmadım” diyen olmadı.
Tersine, “itiraf” geldi:
“Kriptolu telefonlarımı bile dinlemişler!”
Vay ahlaksızlar! Kriptoluları bile dinlemişler!...
“Teknoloji” Bakanı, teknolojide son noktayı koydu:
“Montaj olduğunu ‘hissettim’, incelemeye gerek yok…”
“Ses kayıtları doğru olsa bile inanan yok.” dedi, milleti koyun yerine koyan bir Kuzu
Yandaş bir yazar, “Şenlik”li bir tüy dikti:
“Kaset doğruysa, dindarlar zekatlarını yoksullara ulaştırmak için vermiş olabilir.”
***
En kötüsü ne, biliyor musunuz?
Kimse inkâr etmiyor olan biteni…
Kimse, “Kaseti belgesi ne varsa, yargıya müdahale edilmeden incelensin, soruşturulsun, ak-kara ortaya çıksın.” demiyor.
Kimse, “Yok canım, böyle bir şey olur mu hiç!” demiyor.
Dese.. umut edeceğim ki biraz ahlak vicdan kalmış..
Bunun yerine, “Yapmışsa iyi bir sebebi vardır…”, “Çaldı ama hizmet etti” diyor.
Herkes, gözler önüne serileni, aklileştirme çabasında…
Çünkü, düşünüyor ki, “Belki bir ucundan ben de nemalanırım bu düzenin… Çuval çuval paralar akmasa da, ya çocuğumu işe sokarım, ya ucundan kıyısından bir ihale kaparım.. ‘Yarın’dan kime ne, günümü gün eder geçerim…”
Burada söz bitiyor, burada umut bitiyor…
Burada, Siyaset Bilimi Profesörü sevgili hocam Hasan Köni’nin acı saptamasına katılası geliyor insanın:
“90 yıllık Cumhuriyet dönemi, nüfusun ancak 5 milyon kadarını batılılaştırabildi. Geriye kalanlar, yönetenin çalmasını ‘zekat’ olarak gören Ortadoğu zihniyetinden kurtulamıyor.”