Neşe Tosun dünkü köşe yazısında benden bahsetmiş ve CHP Keşan İlçe Kongresi’nde yaşanan bir olaydan bahsederek benim bütün gazetecilerden özür dilememi istemiş.
Sayın Neşe Tosun dünkü köşe yazısında benden bahsetmiş ve CHP Keşan İlçe Kongresi’nde yaşanan bir olaydan bahsederek benim bütün gazetecilerden özür dilememi istemiş.
Ben Medya Keşan Gazetesi Yazı İşleri Müdürü olarak her etkinliğe katıldığımda Selim Şen ve İlker Gürel kardeşimiz her zaman beni tahrik ederek el ve kol hareketleri ile sanki sadece kendi gazeteciymiş gibi tahriklerde bulundu ve sürekli bulunmaya devam etti. Bunun son örneği de CHP Keşan İlçe Kongresi’nde yaşandı. Ben canlı yayın yaparken Selim Şen yine benim ayağıma dokunarak “çekil oradan” dedi. Ben de kendisine “Selim sana sormayacağım ne yapacağımı” diye cevap verdim. Ardından Selim’in yanında bulunan İlker Gürel’de bana “kongreden sonra görüşürüz” dedi. Tabi bu kayıtta bulunmuyor. Ben de bu cevap üzerine “Herkes işine baksın dedim” daha sonra bana konuşmalarına devam edince ben de kendisine bu cümleyi sarf ettim Ama bu iki arkadaşın bana her gittiğim etkinlikte bunları yaptığını bilmediğini düşündüğüm Neşe arkadaşım böyle bir yazıyı kaleme almış.
Öncelikle hemen hemen katıldığım tüm etkinliklerde 40 yılını basın mesleğine vermiş olan şahsıma bu davranışları sergileyen bu iki arkadaşımın da acaba bu davranışlarında dolayı bana bir özür borçları yok mudur? Bunu da buradan Neşe hanıma soruyorum.
Neşe hanımın yazısında benim “platform ile konukların oturduğu alanın ortasında” olduğumu söylemiş. Kongre sırasında ve bu çekimi yaparken benim nerede olduğumu kongreye katılan herkes şahidimdir.
Sürekli sadece kendilerini gazeteci olarak gören ve diğerlerini dışlayan bu iki arkadaşın bana bir özür borcu yok mudur? Neşe hanım. Sadece siz gazeteci iseniz diğer arkadaşlar nedir? Bana bunun cevabını bu kardeşlerimin vermesi gerekmez mi?
Bugüne kadar şahsıma yapılanları yaş olarak büyük olduğum için hep içime attım ama CHP Kongresinde yapılanlara tepki koydum. Buradan o bana yakışmayan ve söylediğim sadece o cümle için ben özür dilerim. Ama bu iki kardeşimiz de acaba benden özür dileyecek mi? Ben de bu kardeşlerimin bana karşı yaptıkları hareketlerden dolayı kendilerinden bir özür borcu alacağım olduğunu düşünüyorum.
Ben 2016 yılından bu yana Türkiye Yerel Basın Birliği’nin Edirne Şube Başkanlığı görevini en iyi şekilde yaptığımı düşünüyorum. Eğer bu görevi layıkıyla yapmamış olsaydım görevde kalamazdım. Yaklaşık 10 yıldan bu yana üye arkadaşlarımın bana verdikleri güven için de tüm gazeteci arkadaşlarıma da teşekkür ederim.
Ben dernek başkanı olarak tüm gazetecilerin haklarını hukuklarını en iyi şekilde koruduğuma inanıyorum. Ama ben bu mücadeleyi onlar için yaparken, bu kardeşlerimin bugüne kadar bana yaptıkları bu hareketlerini de gözden geçirmelerini diliyorum.
Bizler Keşan’da bir elin parmakları kadar gazetecilik görevini yapan insanlarız. Ama bu görevi yapan herkese saygı duymalıyız. Bu tür sataşmalar, yazışmalar olmamalı. Sen de kalktın Gazetemiz Editörü Mehmet Aytaç ile hiç gereksiz bir polemiğe girdin ve Mehmet kardeşimin seni bir konuda tebrik ettiği bir Whatsap yazışmasını alıp onun aleyhinde kullandı ve seni ifşa ediyorum dedin. Şimdi de Medya Keşan Gazetesi’nden izin almadan canlı yayın görüntülerimizi alarak beni kınadın.
Seni bu yaptıklarından dolayı ben de seni Medya Keşan Gazetesi Yazı İşleri Müdürü sıfatımla, özel bir yazışmayı alarak yazdığın o yazı ile seni ifşa ediyorum ve görüntüleri alarak beni kınadığın için ben de seni kınıyorum.
Öncelikle gazeteci olarak şunu bilmen gerekir. Telif hakları yasası denen bir madde var. Bu görüntüleri izinsiz olarak kullanmak suçtur.
Tabi ki bu hakkımızı kullanıp kullanmayacağımızı da biz biliyoruz.
Umarım Keşan’da basın mensupları arasında yaşanan bu durumlar yaşanmaz. Herkes birbirine saygılı davranır.