Bunu sağlayan bir Bakanlar Kurulu Kararı olsa da, aslında mantık aynı. Yani, yıllar önce BOTAŞ’ın söylediğinden farkı yok.
Ne diyordu BOTAŞ?
“Doğalgaz dağıtımı lisansına sahip bir şirket, Keşan’a doğalgaz verilmesini ve doğalgaz altyapısını kurmayı rantabl bulursa –ki bunun için, nüfus, ekonomik yapı vb. kriterler var- o zaman Keşan için ihale açılmasını talep eder ve BOTAŞ olarak ihaleyi açarız.”
Şimdi aynı şeyi, özel sektör ölçümlemek yerine, devlet, elektrik aboneleri üzerinden ölçüyor.
İstenen rantabilite sağlanırsa doğalgazı kim getirecek? Tabii ki yine özel sektör. Çünkü devletin bunu yapacağı bir mekanizması yok. İhale açacak, %60’lık pastayı yeterli gören bir şirket işi üstlenecek, doğalgazı kapınıza kadar getirecek. Siz de abone ve evin içiyle ilgili kısmına ilişkin bedelleri, sonra da kullanım bedelini ödeyeceksiniz.
Ölçümleme için yatırılması istenen 335’er TL’yi neye göre belirliyorlar bilmiyorum ama tahmin ederim, “Ben her ay bu parayı ödeyebilirim” diyecek yiğitler meydana çıksın diye konulmuş bir bedeldir. Yani, müstakbel doğalgaz abonesi olacak elektrik abonelerinin kararlılığını görmek istiyorlar. Yoksa, böyle bir bedel konulmadan –örneğin bir anket ya da para yatırmaksızın verilecek bir dilekçeyle- rahat rahat %60 katılım sağlanabilirdi. Ama sonra ne olurdu? İş uygulamaya gelip “Pamuk eller cebe” dendiğinde büyük bölümü cayar ve böylece de yatırımı yapacak olan zarar ederdi. Mesele bu. Yoksa, “Bu paralar nerede kullanılacak, faizini kim yiyecek?” meselesi değil. Bu da, daha ilk toplantıda açıklandı. “Yeterli katılım sağlanmadığı takdirde, paralar, nemasıyla birlikte iade edilecek…” miş.
Özetle, iş, özel sektör işi, kârlılık işi… Yani size devletin doğalgaz getirmesi gibi bir durum sözkonusu değil. Bu konuda, “Bütün iş belediyeye düşüyor” şeklindeki yanıltıcı söylemlere katılmak da mümkün değil. Belediyenin, doğalgazı getirecek özel sektöre altyapı izni vermesi dışında elinden gelecek bir şey yok! (Hatta, araştırmadım ama, BOTAŞ ihaleyi açtıktan sonra, belki de TOKİ gibi, BOTAŞ’ın da belediyeyi bile dinlemeden işi yapacak ayrıcalığı vardır.)
Gönül isterdi ki, Marmara Bölgesi’nin hava kirliliği en yüksek iki ilçesinden biri olan Keşan için, hazır bir de bölge milletvekili, üstelik de “Sağlık” Bakanı bir bakanı varken, hükümet desin ki, “Biz, diğer yerlerdeki kuralları burada uygulamayacağız. Burada, insan sağlığını ciddi olarak tehdit eden bir durum sözkonusu. Hatta, ekonomik olarak imkanı olmayanları da destekleyeceğiz, gerekirse uzun vadeli faizsiz şekilde borçlandırarak doğalgaza kavuşmalarını sağlayacağız.. ki, insanların sağlıklı nefes almalarını ortadan kaldıran hava kirliliği son bulsun!”
Derler mi?
Demezler!
Keşan’daki elektrik abonelerinin %60’ı 335’er lira yatırıp bunu kendileri sağlayabilecek mi?
Sanmıyorum!
Peki ne olacak?
28 Ekim’de süre dolacak ve “Kusura bakmayın! Biz size, Bakanlar Kurulu Kararıyla bir şans tanıdık, ama siz istemediniz. Dolayısıyla doğalgaz moğalgaz yok!”
Ve de arkasından, yeni söylemler gelecek:
“Bizi yerelde de iktidar yaparsanıııııııııızzzzz, her şeye rağmen size doğalgazıııııııııı……….”
Yerseniz!
* * *
Bu arada, benim fikrim mi?
Ben, Keşan’ın ve Türkiye’nin enerji sorununun, fosil yakıtla ve özellikle de dışa bağımlı fosil yakıtla değil; rüzgâr ve güneş enerjisiyle çözülebileceğine inananlardanım. Tercihim odur.
Yine de, kısa vadede böyle bir çalışma olmadığına göre, sadece ve sadece şu lanet hava kirliliğinin bir ölçüde önlenebilmesi adına, şansınızı bir deneyin, 335 lirayı yatırın.. derim.
Gerisi size kalmış.
(MEDYA KEŞAN, 23 Temmuz 21013)