Bu başkan, seçildikten daha 3-5 gün sonra yönetim kurulu ile kavgalı hale gelip, yola çıktığı insanların çoğunu kaybetmiş. Çünkü megalomanmış.
Çevresindeki insanlar, bu başkanın saçmalıklarından ve kendini beğenmişliklerinden bıkmış; kendisinden kaçar olmuş.
İçine düştüğü durumu idrak etme kabiliyetine sahip olmayan bu başkan, aklını başına toplayacağına, daha da kötü dağıtmış. Yönetimindeki bir müteahhidin sağladığı maddi imkanlar ile müzikli eğlence yerlerine dadanmış; buralarda sabahlar olmuş.
Başkanın, partisinin dünya görüşüne tamamen ters olan bu durumu, parti mensupları arasında büyük sıkıntıya neden olmuş ve genel merkeze şikayetler gitmiş.
Hatta bu başkan, gece alemlerinde çevresine toplanan bayanlara hava atmak için, güvenlik görevlilerinin yaptığı kontrollere karışmaya başlamış. Görevi bu tür yerleri denetlemek olan müdürü arayıp, “Çabuk buraya gel! Benim olduğum yerde ekipleriniz nasıl arama yapar! Nasıl kimlik sorar!” diye dayılanır olmuş.
Hatta güvenlikten sorumlu müdür, o partinin, ulaşabildiği üst yöneticilerini arayıp, “Ya bu adamı görevden alın; ya beni başka yere tayin edin. Burada çalışamam.” demiş.
Partilileri bu başkanla ne yapacaklarını kara kara düşünür, rezilliklerini örtbas etmeye çalışır ve “Biz bu adamla nasıl seçim kazanacağız!” diye çırpınırken; o hiçbir şey olmamış gibi hayatını sürdürmüş.
Yaa… İşte böyle dostlar… Bu hikayeyi dinledikten sonra, “İyi ki Keşan’da böyle siyasi parti ilçe başkanları yok.” diye sevindim.
Sevgiyle kalın…