İlginç değil mi? Yukarıdaki fotoğrafı internetteki bir haber sitesinde ilk gördüğümde “Allah Allah” dedim, “Yüzde yüz zam almışlar gibi, teşekkür afişi asmışlar belediye başkanlarına.” Haberi okumaya başladığımdaysa ufak çaplı bir şok yaşadım. Haberin ilk cümleleri aynen şöyleydi: “Çeşme’de ilçe belediyesi ile DİSK Genel-İş Sendikası arasında devam eden toplu sözleşme görüşmeleri mutlu sonla noktalandı. Çeşme Belediyesi, Türkiye’de bir ilkin altına imza atarak kadrolu çalışan işçilerine yüzde yüz zam yaptı. Belediye ile DİSK Genel-İş Sendikası’nın tam kadro katıldığı imza töreninin ardından işçiler, davul zurna eşliğinde halay çekti.”

Şaka yapmıştım, hatta dalga geçmiştim fotoğrafla ama şakam gerçekmiş meğer. Evlilik sebebiyle Keşan’da yaşayan bir Çeşmeli olarak koltuklarım nasıl da kabardı bilemezsiniz. O gün gördüğüm herkese bu olaydan söz ettim.

Şimdi, şaka yapasım var a dostlar, belki gerçek olur diye...

Düşünün, Keşan Belediyesi yılbaşında işten çıkardığı işçileri aslında işten çıkarmamış. Çok yoruluyorlar diye ücretli izne çıkarmış canıııım.

Ve aslında işçilere zam bile yapmış ama sürprizmiş bu. Zammı, işçiler tatilden döndükten sonra açıklayacaklarmış. Basında çıkan asılsız haberler, işçilerin asabını bozduğu için de ayrıca moral ikramiyesi verilecekmiş.

Son satırları okurken “O kadar da değil” dediğinizi duyar gibi oldum. “Bir belediye, işçisine yüzde yüz zam yapmış” deseydim, yine aynısını söyleyecektiniz.

Ancak bir belediye, işçisine gerçekten yüzde yüz zam yapmış mı?

Yapmış!

Demek ki ülkemizde “Şaka gibi gerçekler”e yalnızca kötü örnekler yokmuş.

Demek ki yapılabiliyormuş…

Şimdi dönelim Keşan’a. İkisi de CHP’li olan Çeşme Belediyesi ile Keşan Belediyesi, mali gelirleri itibarıyla birbirinden çok farklı iki ilçe elbette. Eminim Keşan Belediyesi’nden çıkarılan işçiler, yüzde yüz zam beklentisi içinde değillerdi. İşlerini kaybetmesinler yeterdi…

 “Birileri yüzde yüzde yüz zam yapabiliyorken, bir diğerinin işçilerine sahip çıkması, yalnızca işlerine devam etmelerini sağlaması, niçin bu kadar zordu?” sorusu önümüzde duruyor.

Soralım o vakit: “Niçin bu kadar zordu?”