Sayın Cumhurbaşkanımız yaşanan salgın nedeniyle bir kampanya başlatmış. Bu kampanyaya göre şimdi birileri lütfedip kendi keyiflerine göre, yani gönüllerinden ne koparsa, yani sadaka anlayışı ile bir miktar para vererek ya da bilmem kaç maaşlarını almayarak duyarlılıklarını göstermiş olacaklar. Bizler de onlara minnettar kalıp alkışlayacağız. 

***

Devletin sorunlarını çözmek için hangi usullerle kaynak yaratacağı bellidir. Devlet Yardım Sevenler Derneği değildir. Üyelerine çağrı yapıp bağış toplamak derneklerin işidir. Kaldı ki Yardım Toplama Yasası yürürlükteyken ve hangi kurum adına, niçin para toplanacağı ve nasıl harcanacağı belirtilmeden para toplamak elbette pek çok şaibeyi üzerine çeker ve tartışılır. Tartışılmaya da başlanmıştır..

***

Devlet bu konuda hiçbir şey yapmamalı mıdır? Aksine… Mutlaka ve ne gerekiyorsa işsizler için, çaresizler için, kapanma durumuna gelen esnaflar ve işletmelere çare olmak için kaynak yaratmalı ve bu süreçte hiç kimse işsiz ve çaresiz bırakılmamalıdır. 

Bu kaynağı yaratmak için neler yapılabilir? 

  • Geçen yıl çok büyük karlar sağlayan bankalar, ihracatçılar, devletle iş yapan müteahhitler bağış yerine geçen yılki karları kadar ek vergi ödemelidirler.
  • Kamuda ve kamu denetiminde görev yapan STK’larda çalışanların maaşları en yüksek milletvekili maaşından fazla olmayacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. 
  • Kızılay’ın, Türk Hava Kurumu’nun üst yönetimlerinde, çeşitli devlet destekli vakıflarda çalışanların, astronomik maaşları utanç verici boyutlarda ve soygun niteliğindedir. Derhal düşürülmeli ve fazlalıkları devlete irad kaydedilmelidir.
  • Maaş artışları oransal olarak değil sabit miktarda uygulanmalıdır. Yani yıllık %10 artış yerine herkese eşit, mesela 300 TL artış sağlanmalıdır. Her maaş artışında asgari ücretlinin maaşı 50 lira bile artmazken kimi memurların maaşı bir asgari ücret kadar, hatta daha fazla artmaktadır. Bu mantıkla yükseltilen maaşlara fazla ödenen artışlar geri alınmalıdır.
  • Bu süreci en az zararla atlatacak olanlar sabit gelirlilerdir. Ben de bir sabit gelirliyim. Ama bu sürece karşıdan bakıp, akıl vermekle yetinmek ve elimi cebime atmamak olmaz. Tüm sabit gelirliler de bu yılki zaten komik olan maaş artışlarının tümünden veya bir kısmından feragat edebilirler. Etmelidirler.
  • Zaten büyük düşüşlere rağmen gerekli indirimler yapılmayarak fazladan kazanılan akaryakıt fiyat farkları bu amaçlar için kullanılmalıdır. 
  • Her şeyden önce İstanbul Kanal Projesi’nden vaz geçildiği açıklanmalıdır. Uzun süre yaşanabilme ihtimali olan bu felaketten sonra bugünkü iktidara kendi yandaşları tarafından bile sorulacak en önemli soru bu ne idüğü belirsiz kanalın hesabı olacaktır.

Bu öneriler benim kıt bilgim ve aklımla hemen bu sayfaya geliverenler. Kimbilir bu işin uzmanları devreye sokulsa ne kaynaklar üretebileceklerdir. 

***

Ben ve benim gibi pek çok insan şu anda işsiz kalan küçük esnaf ve günlük yaşayan çaresiz insanların bu süreci atlatabilmeleri için üzerimize düşen ne ise devletin yasaları ve usulleri çerçevesinde gerekli katkıyı yapmaya hazırız. Keyfilik ile devlete yalakalık ve şirin görünme yarışına dönüşecek olan bağışlar ve kampanyalarla bu sorunun çözülmesini beklemek istemiyoruz. Gerekiyorsa herkes varlık ve kazancı boyutlarında vergilendirilmelidir.  Ayrıca, bağış yapmak isteyenler varsa onlar fazladan yapacakları bu katkıyı – eğer güveniyorlarsa - Kızılay’a yapabilirler.

***

Bu kampanya ile toplanılan paralar elden ele dolaştıkça eriyecek, partizanca kullanımlar yapılacak, çare olmak yerine kızgınlıklara ve eşitsizliklere neden olacaktır. Çare de olmayacaktır.

Kısacası ben bu kampanyaya katılmıyorum. Önce devletin ne yaptığını nerelerden kaynak yarattığını görmeliyim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bağış isteyecek kadar aciz olmadığını düşünüyorum.