Geçmişte yapılan başarısız olduğumuz tüm diyetler bugün sonuç almayı engelliyor!
Neden mi? Yapılan çalışmalar gösteriyor ki her 3 kişiden 2’si ya şuan diyet yapıyor ya da bir diyet geçmişi var. Peki diyet konusunda bir çok insan bu kadar tecrübeliyken neden sonuç alımları daha az ? Bu sorunun cevabı aslında kişinin kendisinde saklı. Çünkü sonuç alınamayan diyetlerde oluşan yanlış kanılar başarıya ulaşılmasını engelliyor!
Yeni yılın gelmesiyle birlikte artık geçmişteki beslenme hatalarımızı ve olumsuz düşüncelerimizi bir kenara bırakıp , hatalarımızdan ders çıkarmaya , özgüvenimizi sarsmamaya ve doğru bildiğimiz beslenme yanlışlarını düzeltmeye odaklanmalıyız.
Hadi gelin yeni yılın ilk haftasında diyette en sık yapılan 5 hatayı konuşalım.
1-Aç Kalmak: Ne yazıkki Türk toplumunda “diyette olmak aç kalmaktır” gibi bir yanılgı var. Günü “Ne kadar az kalori alırsam o kadar kardır “ mantığıyla yetersiz ve dengesiz öğünlerle geçiştirerek beslenmek, bir diyetisyen ile çalışmadan yapılan diyetlerde en sık karşılaştığımız yanlış.
Bazal metabolizma hızının çok altında kalori alarak , aç kalmaya dayalı diyetlerle kalıcı bir kilo kaybı sağlayamayız. Bu mantıkla uygulanan diyetlerde tartıda görülen eksiler; kas ve su kütlesinden giden, incelmek yerine vücudu güçsüzleştirerek metabolizmanın yavaşlamasına, immün sistemin zayıflamasına , tansiyon ve şeker düşüşlerine , vitamin ve mineral kayıplarına yol açan kilo kayıplarıdır.
Gün içerisinde yediklerini aşırı kısıtlama davranışı , beraberinde ilerleyen zamanlarda Binge Eating Disorder dediğimiz Tıkınırcasına Yeme Sendromu riskini arttıran bir durumdur. Bu yeme atakları aynı gün akşam saatlerinde de karşınıza çıkabilir, birkaç gün uyguladığınız açlık diyetinin hemen ertesi gününde de.Bunun sebebi ise vücudumuzun metabolik fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için ihtiyacı olan temel enerjiyi alamamasıdır.
2-Çok Düşük Karbonhidratlı Beslenmek: Diyete başlayan kişilerin hayatlarından ilk çıkardığı şey “ekmek” tir! Yani karbonhidrattır. Kısa vadede hızlı bir kilo kaybı için etkili bir çözüm gibi gözükse de uzun süre boyunca ciddi bir karbonhidrat kısıtlamasına dayalı beslenmek sağlık açısından ciddi riskler oluşturur.
Karbonhidratlar, vücudumuz için ana enerji kaynağı olmakla birlikte beynin kullandığı tek besin grubudur. Bu nedenle karbonhidrat yeterli miktarda alınmadığında vücut gereksinim duyduğu enerjiyi sağlayabilmek adına yağları kullanmaya başlar. Buna “ketojenez” denir. Ketojenez sonucunda “ keton cisimler” adını verdiğimiz maddeler ortaya çıkar. Bu maddelerin vücutta aşırı miktarda birikmesi “ketoasidoz” denilen ve ilerlediği takdirde hayati risk oluşturan bir duruma neden olabilir.
3-Sadece Kaloriye Odaklanmak: Zayıflama amacıyla oluşturulan sağlıklı bir beslenme planında, yapılan kalori kısıtlamasıyla birlikte asıl amaç vücudumuz için gerekli olan makro ve mikro besin öğelerini besinlerden doğal yollarla karşılayabilmektir.
İş sadece matematikten ibaret olup kalori odaklı beslenildiğinde gereken enerji vücuda sağlanmış olabilir fakat bu durum besin ögeleri yetersizliklerinin ortaya çıkmasını engellemez. Bu da uzun vadeli sağlığınızı olumsuz etkileyecek bir durumdur.
4-Diyeti Sosyal Hayatınıza Adapte Edememek: Diyetisyen tarafından size özel hazırlanmış bir diyet listesine maksimum uyum gösterdiğinizde kilo verirsiniz. Fakat kilo verimi ömür boyu süren bir süreç olmadığından ideal kiloya geldiğinizde kilo korumaya geçmeniz gerekir. Kilo koruma demek mevcut kiloyu – öngörülemeyen bir durum olmadığı sürece – ömür boyu korumaktır. Bu noktada sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzınıza adapte edebilmek en önemli husustur!
Diyet yapmak için çağrıldığınız tüm sosyal etkinlikleri geri çeviriyor ve hayatınızın merkezine diyeti oturtuyorsanız bu süreç bittiğinde yani hedef kilonuza ulaştığınızda belirli bir süre sonrasında kilo almanız kaçınılmaz olacaktır.
Diyet yaptığınız tüm o süre boyunca hayatınızdan ödün vermek, sağlıklı beslenmeyi öğrenmek yerine sizin için hazırlanan belirli bir planı sadece başarıyla uyguladığınızı gösterir.
5-Yetersiz Su İçmek: Vücudumuzun doğru çalışabilmesi için su en önemli maddedir. İhtiyacınız olandan daha az miktarda su içmek, metabolizmanızın yavaşlamasına, toksinlerin vücuttan atılamamasına, bağırsakların düzgün çalışamayarak sindirim sorunlarının doğmasına ve vücutta fazla olan tuz ile şekerin atılamayarak ödem yapmasına neden olacaktır.
En sık gözlemlediğim diyet yanlışlarının doğrusunu hep beraber öğrendik. Artık uygulamaya aktarma vakti!
Kendinize iyi bakın, sağlıkla kalın.
Haftaya görüşmek üzere.
B. İlayda Fidan
Gizem Keşli Beslenme ve Danışmanlık Merkezi Keşan Şube Diyetisyeni