Ben 14 Mayıs’ta kendisine cevap verip açık düşürünce, hiç düşünmeden (Hiç düşünmediği, açıklamasındaki hata ve çelişkilerden belliydi.) ve hız kesmeden, 15 Mayıs’ta ikinci bir açıklama yaptı. Ben de 17 Mayıs’ta, kendisinin anlayacağı dilden bir cevap daha verdim ve bazı sorular sordum. Bu soruları sorarken, “<Cevap vermezsen namertsin!> demiyorum ama cevap versen iyi olur.” temennisinde bulundum. Ve bu açıklamamı, “Seninle istediğin zaman, istediğin yerde, halka açık olarak tartışmaya hazırım. Hodri meydan. Yeri ve zamanı sen belirle!” diyerek bitirdim.
Bu güne kadar; ne sorduğum sorulara, ne de meydan okumama bir cevap gelmedi.
Sorduğum soruları burada bir kez daha tekrarlamama ve yarayı kaşımama gerek yok. Önemli olan cevap gelmemesi.
Peki Hakan Çevikel bana neden cevap veremedi?
İhtimaller üzerine biraz fikir yürütelim:
- Beni dikkate almadığı için cevap vermeye gerek görmedi.
Bu ihtimal geçersiz. Çünkü tartışmayı başlatırken ve sonrasında yaptığı açıklamalarda, beni fazlasıyla dikkate aldığını gördük.
- Sorularıma verecek cevabı yoktu.
Bu ihtimal, akla yakındır. Gerçekten de acele ile ve birilerinin gazına gelerek yaptığı açıklamada bana o kadar asılsız eleştiriler yöneltti, o kadar boş iddialarda bulundu ki; birçok noktada açığa düştü. Ben de bunları tek tek yakalayıp karşılıklarını çakınca, geri çekilmek zorunda kaldı.
- Bana sataşmakla nasıl bir işe bulaştığını anladı ve çevresindeki akil insanların uyarılarını dikkate alarak, cevap vermemeyi tercih etti.
Bu ihtimal de olasıdır. Çünkü bulunduğumuz pozisyonlar itibarı ile (kendisi bir siyasi partinin ilçe başkanı ben ise sade bir vatandaş) benimle tartışamayacağını, tartışmada üstün olsa bile son tahlilde zararlı çıkacağını anladı. Yılmaz Özkaya yerine, siyasi rakiplerine yönelmesi gerektiğinin ayırdına vardı. Enerjiyi verimli kullanma meselesi…
- Hakan Çevikel - Yılmaz Özkaya tartışmasının, kendisi dışında partisini de ilgilendirmeye başladığını ve bu tartışmanın seçim sürecinde daha ciddi sorunlara neden olacağını fark etti.
Bu da dikkate alınması gereken bir ihtimaldir. Zira ben sadece Yılmaz Özkaya’yım ama O, (kendisi farkında olmasa da) “AK Parti İlçe Başkanı Hakan Çevikel”dir. Yani nereden baksak, işin içinde AK Parti vardır ve AK Parti’nin, bugün için böyle bir tartışmaya girmesi doğru değildir.
- Yılmaz Özkaya’nın, karşısında kim bulunursa bulunsun, “şamar oğlanı” olmayı kabul etmeyeceğini ve 1’e 10 karşılık vereceğini acı bir tecrübe ile öğrendi.
Eh bu ihtimal de yabana atılamaz…
Hakan Çevikel’in bana cevap verememesinin sebebinin, yukarıdaki ihtimallerden hangisi olduğunu bilemem. Ben sadece fikir yürüttüm. Biri de olabilir, hepsi de… Veya hiçbiri olmayabilir.
Ama inşallah sorumluğunun bilincine varmış ve sağlıklı bir değerlendirme sonucu cevap vermemeyi tercih etmiştir.
Kendisi için de partisi için de hayırlı olan budur. Aksi halde ben burada bekliyorum.
Sevgiyle kalın…