28. Dönem Edirne Bağımsız Milletvekili Adayı Ergin Arslan yaptığı yazılı bir açıklama ile üreticinin durumunun içler acısı halde olduğunu belirtti.
Arslan’ın açıklaması şöyle:
SARI ÖKÜZÜ POLİTİKACILAR VERDİ
Arslan, “Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 10 yılda 15 milyon genç yaratmadık mı? O traktörleri bir avuç bozuk paraya almadı mı bizim atalarımız? Savaş seferberliği, üretim seferberliği, onlarca fabrika.
Bu milletin yeniden doğuşu ve güçlenişine karşı karanlık eller her zaman devreye girdi ve üretimde direnen vatandaşlar hala bu ülkeyi ayakta tutmak için canı pahasına çalışıyor! Sarı öküzü onlar vermedi, Politikacılar verdi!” dedi.
ÜRETİM KÖY ENSTİTÜLERİNİN KAPANMASI İLE ÇÖKÜŞE GEÇTİ
Üretimin çöküşünün başlangıç tarihi köy enstitülerinin kapatılması ile başladığını belirten Arslan, açıklamasını şöyle sürdürdü: “17 Nisan 1940-27 Ocak 1954 Köy Enstitüleri'nin açılış ve kapatılış tarihleri. Kısa sürede, her türlü zorluğa karşın; 17.342 Öğretmen, 8.756 Eğitmen, 7.300 Sağlık Memuru'nu Türkiye'ye kazandırdı. Elinden her iş gelen bireyler yetiştirme gücümüz elimizden alındı. Basiretsiz politikacıların karşısında ilkeli siyasetçiler ne yazık ki kaybettiler!
Tarımdaki serbestleşme 1980’li yıllarda başladı, 2000’li yıllarda ise en üst seviyeye çıktı. Bu sürece Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Avrupa Birliği (AB) Türkiye tarım politikalarının serbestleşmesine toplu katkıda bulundular. Türkiye bu kurum ve kuruluşların kapısını her çaldığında tek bir reçete ile karşılaştı: “Serbest Piyasa”. Tarım politikalarında yaşanan hızlı serbestleşme etkilerini makro değişkenlerde 15 yılda sert bir şekilde gösterdi.”
KIRSAL’I TERK EDENLER
Ergin Arslan, Cumhuriyetin kuruluşundan bu güne kırsal kesimin her daim önemli olduğunu da vurgu yaparak “Ülkenin ekonomik gücünü tek başına yüklenen bu kesim biraz kapitalizmin etkisiyle biraz da yanlış ve yandaş tarım politikalarıyla üretimden koptu. Fabrikada çalışmak, kendi ağır yaşam şartlarını evlatlarına yaşatmamak gibi kaygıların haklılığıyla evini barkını sattı. Bir fabrikada işe girerek rahat ettiğini düşündü. Bir nesil o rahatı yaşadı. Yaşadı yaşamasına da ondan önceki neslin mirasını yiyordu.
Üretimden koparılmış bu halk market ve manav raflarından ürün alırken artık kazandığı paranın yetmediği gerçeği ile karşı karşıya kaldı. Biraz daha kemer sıktı, kendi zamanını sattı, ek iş yaptı, daha fazla kazanma mücadelesi ile o günleri kendince başarılı ama evlatları ve sonraki nesil için karanlık bir dipsiz kuyuya bıraktı.” dedi.
ARTIK YAN KÖYLERDE DOMATES ÜRETİLMİYOR!
Tarladan 3 liraya alınan domatesin vatandaşa 4 liraya geldiğini, herkesin doyduğunu da belirten Arslan “Artık yan köyde veya yakın yerlerde üretimler yapılmıyor! 3 liralık domates bize gelene kadar 40 lira oluyor. Para yenmiyor sevgili dostlarım ve herkes suçlu. Milli bilinç neredeyse tümden yok oldu, halk kızgın, insanların kafası tüm gün geçim sıkıntısıyla dolu. Bu millet neredeyse 70 yıldır üreterek eziliyor ve yine de üretiyor. Böyle millet başka yerde yok!” şeklinde konuştu.
TARIMIN İTİBARI KALMADI!
Arslan, çiftçilerin yoksullaştığını, borçlandığınıda belirterek açıklamasına şöyle sürdürdü: “Tarım itibar kaybetti, gençler kırsalı terk etti, şehirler kırsala genişledi, hizmet ve inşaat sektörü tarım arazilerine hücum etti. Tanıdığı olan müteahhitler karar noktalarındaki ahbapları ile bir gecede imar çıkardı tarım arazilerine. Üç kuruş fazla kazandılar. Bindikleri dal kesildi ve düşüyorlar. "
SON KALEYİ VERMEYİN!
Elimizde küçük çiftçinin kaldığını ve bunun da, bu son kale olduğunu hatırlatan Arslan açıklamasını şöyle tamamladı: “Bu konu siyasetin üstündedir, bu konu ülkenin milli güvenliğinin temelini oluşturur. Kendi çiftçisini sübvanse etmeyen tarım politikaları, temel gıda maddelerini tahıl koridorlarından getirip depoları doldurmak, siz üretin diye teşvik etmek varken ihracat sopasıyla çiftçiyi dövmek!
Bir avuç üreticinin elinde birkaç inek, birkaç keçi, biraz da buğday kaldı. Onu da bu sene hiç ettik. Bir yıl daha dayanır o kadar. Sarı öküzü verdiniz, son kaleyi vermeyin, yoksa bu topraklarda yiyecek bir dilim ekmeği almaya paranız yetmez!”