Çocukların bütün yaşamı ellerinden alınıyor. Bizler de maalesef bunu siyasallaştırıp tartışıyoruz. Bir de dine alet edip sanki dinde böyle bir şey varmış gibi dine saldırıyor, İslamiyet’i suçluyoruz. Halbu ki bu işin ne dinle alakası ne de İslamiyet ile alakası var. Daha çok güzel dinimize zarar vermektedirler. Bu gibi olaylara hukuken en ağır cezayı vereceksin, gerekirse hadım edeceksin. Bunlar insan filan değil. Hayvan desem hayvanlara hakaret etmekten korkuyorum. Nasıl bir yaratıktırlar bir türlü aklım almıyor. İnsanın beyni duruyor.
Altı yaşındaki çocuğa hala inanamıyorum böyle bir şey olamaz diyorum. Maalesef üzülerek etrafımızda görüyor ve duyuyoruz. Ülkemizde bunlar üzücü ama gerçek. Bunların önüne geçebilmek için elbirliğiyle çalışmalıyız. Bizde sadece siyasiler tartışıyor. Onlar da birinin ak dediğine diğeri kara diyor. Bu konuda Diyanet pasif kalıyor. Akademisyenlerden kısık ses çıkıyor. Sivil toplum kuruluşlarından yeteri kadar tepki gelmiyor. Bu olaylar topluluğumuzun kanayan yarası. 1978 - 79 yılarında görevim gereği onbir yaşındaki kız çocuğunu sağlık kuruluşuna götürdüm. Eş yaptıkları kişi de On beş yaşlarında bir çocuk. Bunlar evlenecekler de topluma sağlıklı ve faydalı bireyler yetiştirecekler.
Ülkemizin genç nüfusuyla övünüyoruz ama acaba kaçından faydalanabiliyoruz? Buna dair bir istatistik elimizde var mıdır? Ne kadar zeki çocuk kaybolup gidiyor. Bunları hep araştırmak lazım. Bunu artık Aile Bakanlığı mı yapar, Sağlık Bakanlığı mı yapar? Mesela sağlık kuruluşları işbirliği ile olabilir. Çünkü her ihtimalde sağlık kuruluşlarına işi düşer.
Doğu illerinde görevim gereği köyleri gezerken köy ebesi ile sohbet etme fırsatım oldu. Ebe hanım canla başla çalışıyordu. Köyün mezralarına babasıyla beraber giderken bir ağacın gölgesinde oturmuş dinleniyorlardı . Biz de selam verip yanlarına oturduk sohbet sırasında ebe hanıma merak ettiğim bazı sorularımı paylaştım.
- Doğumda sizi çağırıyorlar mı?
- Hayır. Ancak çocuk hastalanırsa, yapacakları bir şey kalmazsa çağırıyorlar.
- Bazen de ben tesadüf duyuyor gidip gerekeni yapıyorum.
Bu gibi problemler sadece doğuda değil batı illerimizde de yaşanıyor. Aile hekimliğine sağlık kontrolü için gittiğimde sıramı bekliyorum. Benim önümde bir kız çocuğu tahminen on beş on altı yaşlarında tam bir okul çağı. Çocuğu ben sportif faaliyetlere katılmak için sağlık raporu alacağını düşündüm. O sırada anne, anne diyerek iki yaşlarında diyerek bir çocuk geldi ve annesine sarıldı. Okul çağında okulda olacağına çocuk sahibi olup sağlık ocaklarında çocuğunla ilgilenmek zorunda kalıyor.
Çocuk gelinler mi, gelin çocuklar mı? Ne derseniz deyin ben hiç birini kabul edemiyorum. Bunlar sonunda masum çocuklar. Asla gelin olamazlar ve gelinlik giydirilmemelidir. Hatta düğünlerde kız çocuklarına ablası veya teyzesinin gelin gelinlik giydirmek bile yanlış. Çocuğu o yaşta daha gelinliğe özendirmeyelim. Alternatif bir elbise ile çocuğu ikna edebiliriz. Benim önerim spor elbise gibi. Benim haddim değil. Burada psikologlara iş düşüyor. Anne, baba rızası diye bir şey olamaz. Çocuk, çocuktur. Yasal yaş on sekiz ise bundan taviz vermeyeceksin. Yetmedi sağlık kuruluşlarından (psikolog) evlilik yapmakta sakınca yoktur raporunu zorunlu kılacaksın.
Tüm çocuk istismarcılarını kınıyor, yetmez lanetliyorum. Suçlu aramayalım, elimizi taşın altına koyalım. Eleştirmek en kolayı, öneri getirebiliyor muyuz? Bu toplumda yaşıyorsak hepimiz suçluyuz. Devlet, sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerle birlik olalım bu işin üzerine hep birlikte gidelim… 14.12.20022