Köyünden Çocukluk yıllarında ayrılan Emin amca o yıllar taşı toprağı altın olan İstanbul’ gider ve orada işe girer.
Kendini yoğun çalışma ortamında bulur ilk zamanlar biraz zorlansa da artık bu ortamın içinde kaybolup gider. Bir tahta bavulla çıktığı köyünden yemeğinden ekmeğinden kısarak evliliğini yapar ve sıcak yuvasına kavuşarak biraz olsun rahatlar. Evliliklerinden iki çocuğu da olunca mutluluğu bir kat daha artar Emin amca kendini tamamen ailesinin geçimine ve çocuklarının geleceği için çalışmaya vermiştir. Geride bıraktığı köyünü özlese de kurduğu yuvasının sorumluluğu daha ağır basmaktadır.
Aradan yıllar geçer Emin amca emekli olur. Çocuklarını okutup kariyer sahibi yapmıştır. Oğlu Avukat, Kızı da Mühendis olarak çalışma hayatlarına başlamıştır. Emin amcada artık mutlu ve sağlıklıdır. Bir gece köyünü rüyasında görür .
Hasret gidermek için köyüne gitmeye karar verir. Eşine ve çocuklarına köyüne gitmek istediğini paylaşır. Aile elbirliği ile gitmesi için teşvik ederler. Emin amca daha da heyecanlanır. yıllar önce doğup büyüdüğü toraklara dönecek köyünde geride bıraktığı çocukluk arkadaşlarını ve Ayşe teyzeyi, Fatma yengeyi görecek hele de ona para verip cam şekeri aldığı Hüseyin amca hayatta mı onu da göreceğim mi? Haaa Hasan kahyayı bana hep koyunlarından süt veriyordu. Acaba o da sağ mıdır? Heee koyunları güttüğümüz Mehmet abi gençti o yaşıyordur inşallah. Yaaa bizim şu torbaları alan sonra bir paket Bafra ya geriye veren korucu Recep amca sana kızıyorduk ama yine de seni seviyoruz. Yolculuk sırasında kafasında eski hatıralarını canlandırıyordu.
Emin amca Keşan’dan Uzunköprü’ye giden yolcu arabasına binerek Yeşiltepe’de ineceğini söyler.
Emin amcanın köyde çıktığı yıllar ineceği mevkiye Yeşiltepe diyorlardı.
Şoför Emin amcanın yüzüne biraz tuhaf bakar .
Tekrar sorar nerede ineceksin amca?
Emin amca da biraz şaşkındır.
Şoför acemi herhalde diye düşünür Kozköy yolunda der.
Kozköy tabelasını görünce heyecanlanır, kaptan, kaptan işte burası.
Arabadan inip derin nefes alıp biraz şaşkın şaşkın köyün arazisine bakarak hasret gidermek istemektedir. Tarlalara bakıyor her yeşillik ama o yetmişli yıllardaki bostan tarlaları yok . Bir eksiklik daha dikkatini çekiyor, o da tarlalardaki ahlat ağaçları kesilmiş önceleri her tarlada çalışır iken dinlenmek ve yemek için gölgelik ahlat ağaçları vardı. 2 km yolu yavaş yavaş yürüyerek köye yaklaşıyor. Köyün girişinde hacı taşının yerinde olmadığını daha ilerideki Karaağaçlarının kesildiğini görür biraz hüzünlenir. Çünkü burada hatıraları vardır. Gençliğinde bu yolda volta atıyordu. Köy kahvesine girdiğinde bazı tanıdıklarla karşılaşıp hasret giderdi. Fakat kahvede olanların çoğunu tanımıyor. Kahvede gençler bulunuyordu. O geceyi bir yakının yanında misafir olarak kalır.
Sabah kalktığında çocukluğunun geçtiği kırları gezmek ve hatıralarını yaşamak istemektedir. Emin amca çocukluğunu çobanlık yaparak geçirmiştir. Emin amca mutludur. Kendini köyün meralarını gezmek ve anılarını tazelemek için yola çıkar. Köyün çıkışında mezarlığı görür hemen mezarlığa yönelir. Anasının ve babasının mezarlarını ziyaret edip dualar edecektir. Mezarlığa girdiğinde baktı ki hep tanıdıklar burada. Köy kahvesindeki gençleri tanımıyordu ama burada kiler hep tanıdıktı. Takma dişlerini çıkararak çocukları korkutan Yusuf dede, çocuklara şefkatle yaklaşan Seyfettin dede daha nice dostları ve sevdikleri burada yatıyordu.
Karmaşık duygularla oradan ayrılarak özlemi duyduğu koyunlarıyla zaman geçirdiği yerlere doğru yola koyuldu suvatlar mevkiğine gelince yağcının çeşmeye uğramadan olmaz diyerek çeşmenin başına oturup nefeslenip soğuk suyundan içer bir süre dinlenerek meşelik mevkiğine doğru yoluna devam etti. Meşelik çok değişmiştir. Meşeliğe orman el koymuş çam ormanı haline getirmişti meşeliğin ancak üçte biri kalmış bu duruma biraz üzülse de yinede bari başka amaçla kullanılmamış ağaçlandırılmış diyerek kendini teselli etti. İlerleyerek korucu recebin ağılın yerindeki meşelerin altına geldi buradaki meşeler hep tanıdık idi selam vererek ağaçların gölgesine oturdu artık yorulmuştu zaten gideceği yerler gelincik ayazma deresi, papaz koru deresi ve köy sınırındaki yerlisu deresi buradan görünüyordu.
Dalgın gözlerle seyrederken bir ses gelir hemşerim hoş geldin. Buraları senin bıraktığın gibi değil, her şey değişti buraların tadı, tuzu kalmadı. İnsanlar tarlalarına işi olduğu zaman gidip, geliyorlar. Gölgemizde oturan olmuyor. olsa bile az oluyor. Senede bir dallık eğlencesi için geliyorlar. Bizleri de memnun ediyorlar. Ama çöplerini toplamıyorlar bırakıp gidiyorlar.
Telefonunun çalmasıyla birden irkilir. Yorgunluktan uyuduğunu ve rüya alemine daldığını fark eder. Biraz eski günleri gözünün önünden geçirerek yarı mutlu yarı hüzünlü olarak yerinden kalkarak köyün yolunu tutar. Akrabalarıyla ve dostlarıyla hasret giderip. Evine dönmek üzere vedalaşıp köyden ayrılır.
10.01.2023
Eyüp KÖK