Klinik Psikolog Müveddet Bezbaş, çocuk ve aile ilişkileri konusunda önemli uyarılarda bulundu:
RÖPORTAJ-HABER: MEHMET AYTAÇ
Keşan’da Kozmos Psikolojik Danışmanlık Merkezi’ni kurarak hizmet vermeye başlayan Klinik Psikolog Müveddet Bezbaş ile çocuk, ergen ve yetişkin psikoloji üzerine konuştuk. Çocukların gelişim süreci, ergen döneminin getirdiği sorunlar, ailelerin çocuklarına karşı yaklaşımları, teknoloji ve madde bağımlılığına karşı nasıl tedbirler alınması gerektiği ile ilgili görüştüğümüz Klinik Psikolog Müveddet Bezbaş, Editörümüz Mehmet Aytaç’ın sorularını yanıtladı.
“SÜREKLİ EĞİTİM ALMAYA DEVAM EDİYORUM”
Mehmet Aytaç: “Müveddet Hanım, öncelikle merkeziniz hayırlı olsun. Bize kendinizden ve klinik psikolojiden bahseder misiniz?”
Müveddet Bezbaş: “Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü mezunuyum. 2017 senesinde mezun oldum. Sonrasında yüksek lisansa başladım. Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansımı tamamladım. Mezun olduktan sonra 5 sene boyunca özel okullarda psikolojik danışmanlık ve rehberlik yaptım. Son senemde de ortaokul müdürlüğü görevinde bulundum. Sonrasında Keşan’a dönüp burada çeşitli eğitimlerimi tamamladıktan sonra oyun terapisi, insan davranışları gibi alanlarda eğitimlerimi tamamladım. Ancak eğitimlerim halen devam ediyor. Son olarak burada 1 Ekim 2022 itibariyle resmi olarak klinik sürecim başladı. Klinik psikoloji, psikolojinin uzmanlık alanlarından biri. Biz psikiyatrilerden daha farklı olarak çalışıyoruz. Psikiyatrilerin ilaç yazma yetkileri var. Biz ise danışmanlık ve bireysel terapi şeklinde ilerliyoruz.”
M.A: “Psikolojik destek almak isteyen kişiler bu süreçte nelere dikkat etmeli?”
M.B: “Öncelikle başvuracağı kişinin, üniversitelerin Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik (PDR) ya da Psikoloji bölümlerinden mezun olması gereklidir. Destek alacak kişi, uzmanın lisans diplomasını, eğer yüksek lisansını tamamladıysa yüksek lisans diplomasını görmek isteyebilir, bu yanlış bir şey değildir. Danışmanlık sürecinde en önemli şeylerden biri açıklık ve güvendir. Bu sebeple başvuran kişiler aklında olan tüm soruları rahat bir şekilde süreç başlamadan önce sorabilir.”
“TERAPİ SÜRECİNDE İŞBİRLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ”
M.A: “Çocuk, ergen ve aile danışmanlığından biraz bahseder misiniz?”
M.B: “Çocuk, ergen ve yetişkin danışmanlığında bireysel terapi şeklinde ilerliyoruz. Aile terapisinde ise çift olarak ilerliyoruz. Çocuklarda daha çok 2-12 yaş aralığında oyun terapisi şeklinde çalışıyoruz. Tabi ki ihtiyaca göre, çocuğun ve ailesinin beklentilerine göre farklılıklar da gösterebiliyor. Uzmanlık alanım daha çok bu yaşlarda oyun terapisi üzerine. Oyun terapisi de her seansta olduğu gibi bir süreç halinde ilerliyor. Bu süreçte çocuğun kurduğu ilişkiye, anlatmak istediklerine ve bize verdiklerine göre değişiyor. Bu süreç her zaman çocuğun, uzmanın ve ailenin bir sac ağayı gibi birlikte işbirliği yapmasına dayanıyor. Bir ayakta bir aksaklık olduğunda terapi istenen seviyeye ulaşamıyor. Herkesin iş birliği içinde aynı şekilde devam etmesi gerekiyor. Ergen danışmanlığında da yaş grupları farklılaşıyor. Çünkü artık ön ergenlik durumları da var. Her yaş grubunun ihtiyaçları yine farklılık gösteriyor. Günümüze bu konu biraz daha teknoloji ile iç içe. Teknoloji çok güzel ama çok zararları da olan bir şey. Teknoloji bağımlığı konusunda biraz daha fazla çalışıyoruz. Özellikle çocuklar teknoloji nedeniyle her bilgiye çok çabuk ulaşabiliyor. Ama ulaştığı her bilgi her zaman doğru olmuyor. Yanlış bilgi onları bazen korkutabiliyor. Bu yanlış bilgiyi daha fazla kişiye anlatıyorlar ve bu şekilde upuzun bir yol oluyor. Doğru bilgiyi de anlatmaya çalışıyoruz çünkü ergenlik uçsuz bir alan. Bununla beraber o yaş grubunda biraz da sınav kaygısı yaşanıyor. 8. ve 12. sınıflarla birlikte, 7 ve 11 yaşlar da artık buna dahil. Bu yüzden sınav koçluğu şeklinde de çalışıyorum.”
“YARDIM ALMAK, KİŞİNİN KENDİNE YAPTIĞI ÇOK GÜZEL BİR YATIRIM”
M.A: “Aileler bu konuda yeterli donanıma sahip mi? Aileler çocuklarını psikologa götürmekten çekiniyor mu? Onlara nasıl bir çağrıda bulunursunuz?”
M.B: “Günümüzde artık yardım almak, destek almak, gizlenecek ve başkalarına söylenmeyecek olmasından ziyade aslında “ben çocuğum için destek alıyorum”, “ben kendim için yardım alıyorum” diyebilinmeli. Çünkü herkes hayatının belli dönemlerinde bir takım zorluklar yaşayabiliyor. Bunların bir kısmını kendi kendine çözebiliyor veya arka plana atabiliyor. Ancak o arka plana atılanlar birikiyor, birikiyor ve artık çözemez duruma geliyor. İşte bu noktada yardım almak, destek almak, kişinin kendine yaptığı çok güzel bir yatırım aslında. Birçok kişi artık bu konuda bilinçlendi. Bu konuya biraz şöyle bakmak lazım. Nasıl ki çocuğumuza herhangi bir şey olmadan da doktora belli aralıklarla kontrol için götürüyorsak, aynı şekilde çocuğun gelişim takibi, sosyal, zihinsel ve dil gelişiminin takip etmek için de uzmanlara ve psikolojik danışmanlara getirmeliyiz.”
“HERKES VE HERŞEY FARKINDA OLMADAN BİRBİRİNE BAĞLI”
M.A: “Merkezinize Kozmos Psikoloji olarak isim verdiniz. Neden Kozmos?”
M.B: “Biz bu merkezi bir ortağımla birlikte açık ve ismini çok düşündük. Birçok işyeri ismine baktık. Çok basit ama akılda kalıcı isim olsun istedik. Bir yandan da yaptığımız işi yansıtması gerekiyor. Kozmos, bir yerde bir düzen ve o düzenin içinde bütün evreni kapsayan bir hali var. Hem o düzenin içinde bütün evreni görebiliyorsunuz. Ve bu evren hep bir düzen içinde. Her şey her şeye bir şekilde bağlı. Bizim fark etmediğimiz bir şekilde hepimiz birbirimize bağlıyız. O bağlılığı temsil etmesi amacıyla bu ismi düşündük. İçimize de sindi.”
“ÇOCUK, SİZİN ZAMANINIZI DEĞİL KENDİ ZAMANINI YAŞIYOR”
M.A: “Günümüzde küçük yaşta madde bağımlılığı sorunu yaşanıyor. Neden çocuk yaşta maddeye yöneliyor gençler? Neyi arıyor çocuklar, ya da neyde kaçmaya çalışıyorlar? Ailelerin buna engel olması için neler yapması gerekiyor?”
M.B: “Birçok sebebi var bu sorunun. Anne-babayı çocuğun dünyasından bakabilme konusunda geliştirmemiz gerekiyor. Artık kendi anne ve babalarımızın döneminde değiliz. Aileler genelde “bizim zamanımızda böyle değildi” diyor ama çocuklar o zamanı bilmiyor. Onlar şu an bu zamanı yaşıyor ve bizim onlara ayak uydurmamız gerekiyor. Evet, özgür, bağımsız olsunlar, kendi ayakları üzerinde durabilsinler istiyoruz. Ama bir noktada çocuğa “hayır bu senin değdin gibi olmaz, beni dinleyeceksin” diyoruz. E hani özgür olmasını istiyorduk çocuğun? İlk önce biz ket vuruyoruz çocuğumuza. Taş değmesin istiyoruz ayağına, her şeyden koruyoruz ama en küçük taşı da biz atıyoruz çocuğumuza. Dengeyi onun dünyasından kurmamız gerekiyor. Gençler zaten öğütlerle yaşamıyor. Onların kelimeleri ile konuşmamız gerekiyor. Çocuğun, “annem, babam benim gibi düşünebiliyor” demesini sağlamamız lazım. Zaten bu güveni hissetmeye başladığında ailesini de dinlemeye başlıyor çocuk. Yalnız hissettiğinde ise başka yerlere kaçmaya başlıyor. Anlaşılmadığını düşünüyor ve bu sefer arkadaşlarına daha çok yönelmeye başlıyor. Çocuklar kendi aralarında en çok ailelerinin onlara karşı tutumunu konuşuyor. Hepsi birebirine bunları anlatmaya başlıyor ve yakınlık kurmaya başlıyorlar. Zaten ergenliği getirdiği anne-babadan uzaklaşıp arkadaşa bağlanma durumu var. Bu sefer anne-baba, çocuğunu kaybettiğini düşünüyor. Ama aslında çocuk da anne-babasını kaybettiğini düşünüyor. Bu çocuklar tamamen anlaşılmayı bekliyor. Başka hiçbir şey değil. Çocuklar güvendiği kişiyi dinleyip, onu örnek almaya başlıyor. Yani nasihatten çok, örnek olmamız gerekiyor. Küçük yaş gruplarında çocukların telefonla çok meşgul olduğu ve kitap okumadığı söyleniyor. Ama anne-baba da kitap okumuyor. Nasıl olacak peki, çocuk neyi örnek alacak, tabi ki ailesini. Çocuğa anlatmak değil rol model olmamız gerekiyor. Hepimiz, rol model aldığımız kişiler gibi olmaya çalışıyoruz. Öyleyse çocuğumuzun en önemli rol modeli biz aileler olmalıyız. Çocuğumuzla anne-baba sınırlarını ve çizgisini de koruyarak yakın olmalıyız. O dengeyi de bulmamız lazım. Çocuğumla arkadaş gibiyim demek de yanlış. Çocuğun zaten arkadaşları var. Onun anne ve babaya ihtiyacı var. Her şey bir denge içinde yürütülmeli.”