HABER MERKEZİ
Açıklama şöyle; “Gazi Mustafa Kemal Atatürk ‘Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın...’ Sözü ile Türk kadının toplumumuzdaki yerini en net şekilde izah ederken aslında tarih boyunca Türk Devlet geleneğindeki yerini de ifade etmiştir.
Türk Devlet geleneğinde ve Türk toplumlarında kadın her zaman erkekle eşit olmuşturöyle ki;
Kağan’ın eşi devlet işlerinde söz sahibidir. Kağan’ın buyrukları yalnız ‘Kağan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamış ise kesinlikle geçerli kabul edilmezdi. ‘Kağan ve Hatun buyuruyor ki’ ifadesiyle başlaması gerekirdi.
Tarihsel süreçte bu görüş zamanla akamette uğramış olsa da Türk kadını zaman içerisinde hak ettiği ve olması gereken noktaya yenide gelmiştir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren kadınların siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılmış,
1930 yılından itibaren önce belediye seçimlerine katılma, daha sonra köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların, milletvekili seçme ve seçilme hakkı, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanınmıştır.
Çağdaş, demokratik, ileri bir toplum için kadınların söz sahibi olmaları, çalışma hayatlarındaki rollerinin artması, eşit fırsat olanaklarından faydalanmaları çok büyük önem taşımaktadır.
Birçok uygarlığın beşiği olan ANADOLU ismini kadından almıştır.
Anadolu kadını, seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız hemcinslerinden 11, Belçikalılardan ise 14 yıl önce elde etti.
Kadınların seçme-seçilme hakkını elde ettikten hemen sonra 1935 yılında gerçekleşen ilk seçimlerde 18 kadın milletvekili ile dünyada en çok kadın milletvekili olan ikinci ülke olmuştur.İlk kadın milletvekilleri arasında Hatice Özgener, Ferruh Güpgüp, Şekibe İnsel, Sabiha Gökçül, Mihri Pektaş, Nakiye Elgün gibi isimler yer alırken Sonraki yıllarda ise, İstanbul’un İşgaline karşı harekete geçilmesi için yaptığı konuşmalarla akıllarda yer edinen yazar Halide Edip Adıvar gibi milletvekilleri de Meclis kürsüsünde siyaset yapmıştır.
Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın seçme ve seçilme hakkını elde etmesi ile Türk kadının Türk tarihinde ki özüne dönmesi sağlanmıştır.
Siyaset yapan bir kadın olarak pozitif ayrımcılık yaparak şunu belirtmek isterim ki;
Biz kadınlar hangi siyasi partide olursak olalım daha aktif, sayısal olarak daha fazla oldukça, siyasetin dili ve üslubu daha yapıcı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin ilerlemesi de daha hızlı olacaktır.
Bir atasözünde dediği gibi
‘Gül yetişir bahçe güzelleşir, kız yetişir vatan güzelleşir’
Tüm kadınlarımızın 5 aralık seçme ve seçilme hakkını elde etmelerini kutlarken bu kazanılmış haklara sahip çıkmaya davet ediyorum.”