Çocukluğumda atım ve bir köpeğim olmasını isterdim. Atımın olamayacağını biliyordum. Köpek sahibi olmama da annem engeldi. Eve köpek sokmam diyordu. Annem de haklıydı. Evimizin avlusu küçüktü, bu avluda köpeğe yer ayırmak, bakımını yapmak zordu.
Oturduğumuz mahallede çiftçilik yapan, koyun, manda ve inek besleyen aileler de vardı. Mahallemizde Salim çavuşun koyun sürüsü vardı. Bazen Salim çavuşun koyunları bizim evin önünden geçerdi. Koyunların arasında iri, siyah renkli bir çoban köpeği vardı. Bu kara köpek koyunlara saldıran kurtlara karşı koyunları korur, kurtları kaçırırmış.
Ben koyunları kurtlara yedirmeyen bu kara köpeği sevmiştim. Benim köpeğim de bu kara köpek gibi olmalıydı.
Çocukluğumun Keşan’ında at yarışları yapılırdı. Hangi atın birinci geleceğini görmek için İpsala yolu üzerindeki tepe mezarlığı önüne giderdik. At yarışları meraklısı herhalde çoktu. Yarışları izlemek, birinci gelecek atı görmek için tepe mezarlığı önünde çok insan toplanırdı. Tepe mezarlığı bizim eve biraz uzaktı, ama ben at yarışlarını izlemeye giderdim. Yarışlarda tuttuğum, birinci gelmesini istediğim bir at da vardı. Bu at, kasap Ömer’in atıydı. Her yarışı önde bitirir, daima birinci gelirdi. Kasap Ömer’in o sıralar 20 yaşlarında olan Hüseyin isimli bir oğlu vardı. Hüseyin’in atına özel ilgi gösterdiğini, kuru üzümle beslediğini duymuştum.
Yarışa katılan atlar Keşan’a 10 kilometre kadar uzakta olan bir yere götürülür, yarışacak atlar orada sıraya girermiş. İşaretin verilmesiyle yarış başlarmış. Yarışın bitiş noktası yukarıda bahsettiğim tepe mezarlığının önüydü.
Son yarışta benim tuttuğum, birinci gelmesini istediğim kasap Ömer’in atı yine yarışı önde bitirmişti. “Benim atım olacaksa, böyle bir at olmalı” diye düşündüğüm; bu attı.
Bu yarış Keşan’da izlediğim son at yarışıydı. Benim tuttuğum at birinci gelmişti, ama o gün Keşan halkı büyük bir üzüntü de yaşamıştı. Atlar yarışa başladıktan sonra yolları üzerinde olan hanımın çiftliği diye anılan çiftliğin önünden geçerken köpeklerin saldırısına uğrarlar. Köpeklerin saldırısından ürken atlardan bir tanesi binicisini üstünden atar. Attan düşen binici ağır yaralanır, kurtarılamaz ve ölür.
Bu ölüm bütün Keşan halkını üzmüştü. Bu sebeple Keşan'da bir daha at yarışı yapılmadı.