Başlıkta tercih ettiğim sözü, 1483 ile 1556, Azeri Türk divan şairi olan Türk şiirini önemli ölçüde etkilemiş Fuzuli’den seçtim. Vatandaş olarak çaresizliğimizi anlatan bu kadar duru bir anlatım olamaz diye düşündüm.
Gerek yerel basın olarak gerekse de tek tek vatandaşlar olarak yetkililere yaşadığımız şehrin eksikliklerini söylemek için bir çaba gösteririz. Neden? Çünkü gönlümüz razı değildir. Ama bir de söylesek de tesirinin olmadığını gördüğümüzde “amaaaan boş ver biz mi kurtaracağız memleketi” dememize neden olur.
Bence hiçbir zaman boş vermememiz lazım. İnat etmemiz lazım. Biraz da cesur olmamız lazım. Yani lazım da lazım.
Neden mi? Nedeni çok açık siz bu şehirde yaşıyorsunuz. Sizin şehriniz pırıl pırıl insanlarıyla, sokaklarıyla, kaldırımlarıyla, parklarıyla size aittir. Dışarıdan bir dostunuz geldiğinde “ne güzel bir şehriniz var” dediğinde yaşadığınız gurur paha biçilmezdir. (Bizler bunu yaşamak istiyoruz)
Şunu düşünün siz Keşan dışında bir yere gidiyorsunuz. Harika bir şehir. Tertemiz. Düzenli. Kuralların uygulandığı yetkililerin güler yüzlü hizmet verdiği bir şehir. Keşan’a geldiğinizde doğal olarak arkadaşlarınıza anlata anlata bitiremiyorsunuz.
“Peki, bu nasıl olacak, Keşan kötü mü?”, diyeceksiniz haliyle. Ben iyi yanından bakmak istiyorum. İyi yanları var ama kötü yanlarını görmemezlik yapmak da istemiyorum. Sevgili başkanım Mehmet Özcan’ın çok kullandığı bir söz vardır: “Bağcıyı dövmeye değil üzüm yemeye geldik.”
Başkanım doktor olduğu için sağlıklı beslenmede meyve ve sebzenin önemini iyi bilir. Geçen hafta CHP Keşan İlçe Kongresi’nde yaptığı konuşmasında meyve konusuna değinmesinden de sevgili başkanım Mehmet Özcan’ın meyvenin önemini iyi bildiğini görebiliyoruz.
CHP Keşan İlçe Kongresi’nde gazetemizde çıkan konuşmasında divan başkanlığı görevini sürdürürken konuşmacılar parti yöneticilerinin belediye çalışanlarından olması nedeniyle rahatsızlıklarını anlatmışlar ve Özcan da şunları söylemişti. “Konuşmaların üzerine söz hakkı almak istiyorum. 3 seçimdir Keşan’da başarılı sonuçlar alıyoruz. Belediyeler partinin kazanılmış meyvesidir ve benim örgütüm bundan ısırmak zorundadır. Burada bahsedilen konu Keşan Belediyesi’yle ilgili değildir. Kadın kolları başkanımızın belediye başkan yardımcısı olması teknik olarak mümkündür ancak etik değildir. Belediyeyle parti bağlantısı kurmayacaksak neden belediyeleri kazanmaya uğraşıyoruz. Kongrenin hayırlı olmasını diliyorum.”
Konu üzerinde çok yorum yapmayacağım çünkü benim amacım bağcıyı dövmek değil üzüm yemek. Bu üzümü yemek için de bağcının ekibiyle ilgili başımızdan geçen bir olayı anlatıp yazıyı bitirmek istiyorum ve üzümü de yemek istiyorum.
Geçen Perşembe günü Keşan Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ile Şehir Planlama ekipleri inceleme yapmak için beyaz doblo cinsi bir araç ile Yeni Cami Sokak’ı ziyarete gelir. Ziyaretçiler kalabalıktır. Bay-bayan kalabalık Keşan Belediyesi ile Şehir Planlama çalışanları dar olan sokakta araç parklarından dolayı doblo cinsi araçlarını sokağın ortasına bırakırlar. Sanırım işleri o kadar uzun değildir çünkü uygun bir yere park etmemişlerdir.
Evimizin bahçesine bir de camiye bakan topluluk ilgi çekici hareketleriyle bizimkilerin de dikkatini çekmiş. Şöyle düşünün evinizin yanına imar ile ilgili bir makam gelince haliyle siz de merak eder ve kendilerine konuyla ilgili bir soru sorarsınız. Tam da öyle yapmış annem kül dökme bahanesiyle Keşan Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü ile Şehir Planlama ekiplerine ait kalabalık memur topluğuna doğru yönelmiş. Topluluk kaldırımda olduğu gibi çakılı olduğundan mıdır ya da bir vatandaş geldiğinde kenara çekilmeyi bilmediklerinden midir annem izin isteyerek aralarından geçmiş ve külünü atmış. Sonra da “Hayırdır evladım bir şey mi yapılacak buraya” diyerek sorusunu sormuş. İçlerinden bir bayan memur konuyla ilgili çok doyurucu bir cevap vermiş: “Hiç dikiliyoruz burada.” Konuyla ilgili doyurucu cevabı alan annem eve gitmiş biraz canı sıkkın olarak. Haliyle sıkılmış.
Başkanım CHP Keşan İlçe Kongresi’nde “Belediyeyle parti bağlantısı kurmayacaksak neden belediyeleri kazanmaya uğraşıyoruz” diyerek belediyeleri partinin kazanılmış meyvesi olarak görmüş ve örgütünün de bu meyveden ısırmak zorunda olduğunu söylemişti. Bizimkilerin bu meyveyi ısırma derdi yok. Tek dertleri mensubu oldukları partinin belediyesinin iyi işler yaptığını görmek. Çalışanlarının güler yüzlü, hizmet etmek azmiyle olduklarını görmek. Başka bir dertleri yok. Böyle olunca da mensup olduğu partinin belediyesinin memuru “Hiç dikiliyoruz burada” deyince üzülüyorlar.
Şimdi şunu da söylemek isterim, belediye çalışanları tüm vatandaşlarına eşit ve kibar davransın. Zaten böyle olunca da ısırılacak meyve bulmak daha kolay olur.
Şimdi, sevgili başkanım durum bu, siz her bayram çalışanlarınıza “Biz buradan gelip geçiyiz, siz kalıcısınız, işinize sıkı sıkı sarılın, kendi işiniz gibi belleyin, vatandaşa hizmet verin” dediğinizi bilen bir kişi olarak eğer o meyveyi bir kere daha almak istiyorsanız lütfen ekibinizi kontrol altında tutun. Yoksa meyveyi bulamaz ve ısıramazsınız.
Benim amacım üzüm yemek olduğu için yazı da bu şekilde oldu. Üzüm yemek olmasaydı amacım, bu yazı böyle olmazdı.
Not: Keşan Belediyesi çalışanlarının vatandaşa olan yaklaşımlarını eleştiren bu yazımda amacım uyarmaktı, kimseyi karalamak değildi. Bir örnek ile “Keşan Belediyesi zaten hep böyledir” demenin yanlış olduğunu düşünüyorum; fakat yanlış yapıldığında da yazmayı bir görev biliyorum.
Yazımın başlığında “Söylesem tesiri yok; sussam, gönül razı değil…” sözündeki gibi, söylediklerinin bir tesiri olduğunu görmek istiyor bu Keşan Halkı, sevgili başkanım, yoksa her sustuklarında gönülleri razı olmayacaktır.