Sensizdim o gün. Ben, sensiz olduğum zamanlarda hep yalnız olurum. Kuşlar uçar başımın üzerinde. Bulutlar var güçleriyle giderler bir yerlere, kayarcasına… Rüzgâr serin mi esiyor ne? Ekmekler tatsız oluyor nedense sen olmadığın zamanlar. Umutlarım kötürüm oluyor. Geleceğim kaygılarla dolu geliyor. İçim boşalıyor, her şey hiçe indirgeniyor kendiliğinden.
“İnsanın içi boşalmaya görsün
Önce ekmeğin tadı kaçar
Sonra duyguların.” diyor şair.
Ben hep sensizim aslında sarıpapatyam. Sen yoksun aslında da, senle ilgili bütün anılarım birer evham. Sevmek sevilmek te birer evham değil mi zaten? En güzel evhamlar akşam vakti gelir yapışır yakasına insanın. İnsan, canını acıtan evhamlarını hayallerinin yanına katar götürür, yalnız gecelerindeki yürek sızılarının yanı başına bırakır. Sonra hayaller baskın gelir gecenin en koyu karanlıkları bastırdığında, ruhundaki güzelliklere.
“Ey aşk!
Seni bana böyle anlatmadılar.
Sıcacık sarar insanı demişlerdi,
Sense yakıyorsun.”
Böyle söylüyordu aşık ve dumanı çıkıyordu içinin yangınının.
Aşk şiirdir aslında, en güzel şiir. Aşk şarkıdır da, içinde en sevilesi melodileri barındıran. Bizi bizden alıp uzaklarda hiç gidilmemiş yerlere götüren, masal ülkelerinde seyahatlere çıkaran gizemli duygularla doludur aşk. Ve aşk, hiç kuşkunuz olmasın ki gözler açıkken görülen en güzel rüyadır.
Evet, sarıpapatyam, o gün sensizdim gerçekten de.
Gün bitiyordu usul usul ve ben de bitiyordum senden uzaklarda erim erim eriyerek.
Gün biterken hasretin geldi. Baktım, yanında deli özlemlerim de var. Koyu griydi umutsuzluklarım. Cevapsız ve insafsız sorularım dizi diziydi. Kavuşma arzum dizginlerinden ha kurtuldu ha kurtulacak. Yüzümdeki ışık sönük, üstüm başım döküktü. Kalbim boş bedenimdeki pişmanlıklarımın çetelesini tutuyordu. Ne kadar aşk yenilgilerim varsa karşıma dikilmişti akşamın alaca karanlığında.
Birden, soluk bir umut belirdi karşımda. Ete kemiğe bürünmüştü umutlarım. Umutlarım baştan ayağa umuda kesmişti. Sıcacıktı gülümsemesi.
“Şöyle gel,
Karşıma değil yanıma otur.
Ortam biraz loş olsun
Bir tek mum yeter.”
Oturdum, umutlarımın yanı başına. Güneş parıldadı birden içimde. Umut dalgaları dövüyor şimdi sevda sahillerimi. Yarin dudağı dudaklarımın bir nefes uzağındaydı. Ve ben o nefesi çektim içime, nefessiz kalmışların evecenliğiyle.
Baktım, bir serçe sokulmuş yanı başıma, kulağıma fısıldıyor:
“Mutluluk, uzaklarda bir yıldız gibi görünse de, uzak olsa da bizden… Uzatıp ellerimizi, koparıp alalım mutluluk yıldızını bulunduğu yerden. Sıkıca tutalım, hiç bırakmayalım ellerimizden.”
Ben böyle hissediyorum dostlarım, ya sizler?
Hoşça kalın.