Senin hep haklı olduğun, karşı tarafın ise haksız olduğu bir terazidir savaş…
Senin tane(!) olarak, karşı tarafın binlerle ölçülen kayıplar verdiği çatışmadır savaş…
Senin hep eli silahlıları, karşı tarafın ise masum çocukları ve çaresiz sivilleri öldürdüğü kavgadır savaş…
Senin hep mülayim, karşı tarafın ise gaddar, acımasız olduğu muhasebedir savaş…
Senin hep insan haklarına saygılı, karşı tarafın ise en temel hak, yaşama hakkına kastettiği düzendir savaş…
Senin hep uzlaşmacı, karşı tarafın ise uzlaşmaz olduğu söylemdir savaş…
Senin hep kahraman, karşı tarafın ise bozguncu ve çapulcu olduğuna dair inanıştır savaş…
Senin öldüğünde hep şehit, karşı tarafın ise hep niyazi olduğu ilahi adalettir savaş…
Senin yöneticilerinin hep doğruyu yaptığı, karşı tarafın yöneticilerinin ise hep yanlışa bulandığı mecradır savaş…
Senin kayıplarının arkasından ağıt yakılan, karşı tarafın ise kimsesiz olduğu muammadır savaş…
Sen can yitirdiğinde hep acı çekilen, karşı taraf kayıp verdiğinde hiç umursanmayan bir sanrıdır savaş…
Senin bir canın gittiğinde karşı tarafa misliyle ödettiğin intikamdır savaş…
Senin sürekli başarılı olduğun karşı tarafın ise başarısız olduğu bir imtihandır savaş…
Senin yöneticilerinin hep sevimli, karşı tarafın yöneticilerinin ise çirkin ve sevimsiz resmedildiği tuvaldir savaş…
Senin hep mazlumların yanında, karşı tarafın ise gaddarların yanında olduğu ittifaklardır savaş…
Senin hep mazlumları özgürleştirmeye, karşı tarafın ise ezmeye, yok etmeye çalıştığı ortamdır savaş…
Senin hep istemeden ve mecbur kalarak içine çekildiğin, karşı tarafın ise bilinçli sebep olduğu anlaşmazlıklardır savaş…
Senin hep Allahın inayetiyle, karşı tarafın ise şeytanın icazetiyle girdiği labirenttir savaş…
Senin hep merhametli ve koruyucu, karşı tarafın ise acımasız katil olduğu arenadır savaş…
Senin kendi oğluna hiç kıyamadığın, karşı tarafın oğlunu ise insandan saymadığın bir ruh halidir savaş…
Senin canın gittiğinde ağıtlar yakan anasına kahrolarak baktığın, karşı tarafın kaybında ise anasına ağız dolusu çaktığın seviyesizliktir savaş…
Senin hep yaradanın emrinde, karşı tarafın ise şeytanın hizmetinde olduğuna dair inançtır savaş…
Sen kim misin? Savaşta iki taraftan birisisin. Hangi tarafta olursan ol karşı tarafı yukarıda yazıldığı gibi göreceksin. Hala anlamadıysan hay ben senin…(aklına edeyim!)
Senin de karşı taraftaki insanların da en temel hakkına, yaşam hakkına şans vermektir BARIŞ…
Senin de karşı tarafın da eşitlik ve hakkaniyette buluştuğu sihirli sözcüktür BARIŞ…
Senin de karşı tarafın da silah tüccarlarının tuzağına düşmemesidir BARIŞ…
Senin de, karşı tarafın da çocuk, ana, baba, kardeş ve akrabalara sahip olduğunun farkına varmaktır BARIŞ…
Senin de karşı tarafın da halklarının birleştiği ortak tutkudur BARIŞ…
Senin de karşı tarafın da halklarının ilelebet dost kalmalarına vesiledir BARIŞ…
Senin de karşı tarafın da savaşarak kaybetmek yerine kaynaklarını kalkınmaya, gelişmeye kullanmasıdır BARIŞ…
Senin de karşı tarafın da analarının ağlamamasına, çocuklarının gülmesine, gençlerinin umut dolu olmasına vesiledir BARIŞ…
Senin de karşı tarafın da aynı yaradana sahip olduğunun farkındalığıdır BARIŞ…
Velhasıl senin de karşı tarafın da haktan ve eşitlikten yana olduğu, birlikte yaşamın savunulduğu, beceriksiz veya emperyalistlerin işbirlikçisi yöneticilere fırsat verilmediği, savaş simsarlarının, silah tüccarlarının tuzağına düşülmediği bir ortak akıldır BARIŞ…
Şimdi istediğin tarafta olabilirsin. Hangi taraftan bakarsan bak güvendesin. Hay ben senin...(aklını seveyim!)
Sözün Özü: SAVAŞMA, BARIŞ!