Herkes pandemi sonrası yeni bir dünya düzeni oluşacağına inanıyor. Ama herkes hala kendi kafasında hayal ettiği dünya düzeninin egemen olacağı fikrinden de vaz geçmiyor. Sosyalistler sosyalizmin artık kapı önünde olduğunu, dindar kesimler (Hristiyan-Müslüman) bu salgınla Tanrının insanların kulağını çektiğini, cezalandırdığını, o nedenle daha imanlı olmak gerektiğini, AKP yanlıları tüm dünyanın Türkiye’yi örnek almasının şart olduğunu iddia ederek bu yönde değişim bekliyorlar.
***
Bu değişmeyen sabit fikirlerlerle değişecek pek bir şey olmayacağı şimdiden belli. Hiç mi bir şey değişmeyecek? Elbette kapitalist sistem içinde bazı değişimler olacak. Örneğin kapitalizm biraz daha sosyalleşerek, yani sosyal demokrasiye doğru yol alarak hiç yoksa sağlık sorunlarının çözümünün, kişilerin, kişisel tercihlerine keyfine bırakılmayacağını görecek. Sağlık sistemi, vazgeçilmez bir kamu görevi olarak kişi sağlığından öte TOPLUM SAĞLIĞI kriterlerine göre yeniden düzenlenecek. Sağlık hizmetinden ücretsiz yararlanan kitleler genişletilecek.
Ülkemizin başarısı da sağlık sistemimizin bu toplum sağlığı önceliği anlayışla bugünlere hazır olarak gelmesinden kaynaklanıyor..
***
Dünyanın bilindiğinden çok daha küçük olduğu, artık bu dönemde hiçbir ülkenin ulusal sınırlar için hapsolarak varlığını sürdürmesinin çok da mümkün olmadığı, pandemi sonrası beklenen küresel değişimin belki de en önemli göstergesi olacak. Artık pek çok konuda ülkeler “Sen benim iç işlerime karışamazsın” şeklinde horozlanmalar yapamayacak.. Örneğin “Ayasofya benim mülkümdür. Nasıl istersem öyle kullanırım” diyemeyecek.. Özellikle böylesi dünya kültür mirası konularında herkes daha duyarlı ve dikkatli olacak..
***
Örneğin tüm Müslümanların gözbebeği KABE için Suudi krallık “Benim mülkümdür. İstersem kaldırırım ya da kimseyi buraya sokmam” dese başına neler gelebileceğini hesap edecek. Ya da madem ki kimse kimsenin iç işine karışmayacak bizim Suriye’de, Libya’da ne işimiz var? Ya da Mescid-i Aksa konusunda niye bu kadar hassasız? denmeyecek.. Çünkü artık dünya çok küçüldü.. İletişim ve ulaşım akıl almaz ölçüde hızlandı. Ekonomi globalleşti. İstediğiniz kadar korunaklı davranın, 1 gr ağırlığındaki bir virüsün gücü,taaa Çin'den gelip bütün dünyayı esir alabildi.
Ülkeler bu beladan ancak birbirlerini bilgilendirerek, hep beraber aşı ve ilaç arayışına girerek, sağlık malzemelerini paylaşarak çıkmaya çalışıyorlarsa demek ki artık eski kafalarla, eski kutsallarla, inanaçlarla, kavramlarla buraya kadar gelinebiliyor. Demek ki artık kafaları değiştirmek gerekiyor..
***
Ayasofya’nın ibadete açılması konusunda AKP bu nedenle açmaza düştü.. Çünkü onlar da biliyorlar ki bu kilise dünya kültür mirası içinde ve tüm Hristiyan aleminin çok önem verdiği tarihi bir eser. Cumhurbaşkanı’nın yakın zamanda belirttiği gibi hemen yan taraftaki Sultanahmet Camiini bile dolduramayanlar, şimdi yeniden kalkmışlar burasının ibadete açılmasını dayatıyorlar. Neden? Çünkü şu sıralar AKP’nin kafasını karıştırıp, popülizm yaparak olur olmaz, vakitsiz çıkışlar yapan 2 ayak bağı var. Diyanet İşleri Başkanı ve Bahçeli’nin MHP’si… Bu iki mihrak son zamanlarda yaratılan provokasyon ortamında sorumsuzca ve önemli roller oynuyorlar. AKP’yi ofsayta düşürüyorlar.
***
Ama sanırım şu sıralarda AKP kurmaylarının kafasında özellikle MHP’nin kıskacından kurtulmak için çeşitli alternatifler de dolaşmıyor değil.. Örneğin seçim barajının %5 e indirilerek ittifak zorunluluğunun kaldırılması AKP’ye önümüzdeki dönemlerde daha özgürce ortaklıklar kurma şansını da verecek. MHP’ye mahkum olunmayacak.
Gelecek zamanlarda, AKP; İYİ Parti ile hatta CHP ile TBMM’ de daha güzel birliktelikleri ve işbirliğini niye oluşturamasın?
***
Cumhurbaşkanı daha 3-4 gün önce “ABD ile yeni bir döneme giriyoruz” diyerek anlayanlara çok önemli bir mesaj verdi. ABD’nin Ayasofya konusundaki hassasiyeti de biliniyor. Yakında tüm hristiyan alemi de bu konuda tavrını ortaya koyar.. Yani Yunanistan bu konuda yalnız değildir. Kaldı ki eğer Güney Kıbrıs’ta minareye yunan bayrağı asan ilkel, ırkçı insanlara tepki koymakta haklılığımızı kanıtlayacaksak bizler de Hristiyan aleminin kutsallarına, hassasiyetlerine kulak vermek zorundayız.
***
Tüm bunlara rağmen, Ayasofya’nın açılması ile işsizlik önlenecekse, açlık sınırında vatandaşımız kalmayacaksa, dolar düşüp TL yükselecekse, ihracat artıp milli gelir 20 bin dolar olacaksa, komşularımızla daha samimi işbirlikleri yaşanacaksa hemen bugün gidip ibadete açalım. Ama kazın ayağı öyle değil. Bu şövenist tavırlar sürerse, örneğin Edirne ve Keşan esnafı bu tür gerginlikler yaşandıkça Yunan ve Bulgar turistlerin yollarını çok bekler.
***
Her ülkedeki bu fetihçi kafalar değişmedikçe korona sonrası dünyanın değişmesini beklemek balığın kavak ağacına çıkması kadar gerçekçidir.